27 Şubat 2010 Cumartesi

Bike For Three


Müzik takibi konusunda en kısır dönemlerimden birini yaşadığım sırada,dünyanın en güzel hoşgeldin hediyesini almıştım: Bike for Three

''Secret House Against The World '' albümünü dinlediğimden beri gönlümün baş köşesine oturan Buck 65 ve Belçika'lı electronica,down-tempo-ambient sanatçısı Greetings from Tuskan (ilk kez bu albümle tanıdım kendisini) myspace üzerinden mesajlaşmalar sonucu bir albüm yapmaya karar vermişler.Hatta yapıp bitirmişler bile.

En başından beri Buck 65 gözümde hep ''zamanımın Tom Waits'' idir.Folk müzikle iç içe hip-hop dinlemenin tadının diğer adıdır.Zamanında Anticon'da bulunması veya müziğindeki inanılmaz çeşitlilik birgün elektronik müzikle karşıma çıkacağını hiç aklıma getirmemişti.Ancak ne var ki,10 yıl sonra Anticon'a dönüşü muhteşem oldu.

Birbilerini hiç görmeden yalnızca internet üzerinden konuşarak bu kadar ''tek insanın elinden çıkmış'' havası olan bir albüm dinlediğimi hatırlamıyorum.Elektronik müziğin yanı sıra glitch tadınıda yoğunlukla aldığım alt yapıların üstünde Buck 65 kelimenin tam anlamıyla ''deli kaçıyor''.

Edinebildiğim genel bilgiye göre albümün mixaj işlemleride Greetings from Tuskan'a ait.Ses efektlendirmeleriyle de bu şekilde büyüledi beni.Buck 65 sözlerinde her zamanki romantikliğini korumuş yine.Zaten albümde genel olarak bir ''aşk '' teması hakim.Özellikle ''All There Is To Say About Love'' , ''There Is Only One Of Us'' ve ''First Embrace'' i tavsiye ederekten albümün kalanının hakkınıda kesinlikle yememek için dinlediğim en iyi birkaç albümden biri olduğunu söylemek istiyorum.

Lafı daha uzatmadan da hepinize iyi dinlemeler diliyorum.

www.myspace.com/bikeforthree

Bike For Three - All There Is To Say About Love


Charly Lie

26 Şubat 2010 Cuma

Flobots


Denver civarlarından indie hip hop konusunu aşmış bir topluluğa selam verin.

Flobots 2000 yılında kurulmuş.

Bünyesinde çok ilginç soundlar barındırmaları,enstrüman çeşitliliği,duruş & tavırları ve hiç kaybetmedikleri amatör profosyonellikleri ile samimiyetini hiç kaybetmeyeceğini düşünüyorum.

Eğer 'Fight With Tools' albümünü kulağınızın çapını yedi katına çıkarıp dinlerseniz,neden bahsettiğimi çok iyi anlayacaksınız.

Trompet ve saksafon seslerini duyduğumuz herhangi bir şarkının kaliteli olacağından emin olursak -ki ben oldum-
'Handlebars' şarkısı; anlattığı macera ve senaryosu itibariyle son dönemlerde yapılmış en muazzam şarkı.

Ve yine aynı şarkıya çekilen-çizilen vs. klip ise ilk önce gülümseme ile sonlarında ise yağma ve yıkım ile selamlıyor dinleyiciyi.

'Rap YE YO' kalıbını kullanan bütün cahillerin, 'Siktir lan!,bunlarda varmış' demeleri dileğiyle.

www.myspace.com/flobots


Flobots - Handlebars

Ingvar

20 Şubat 2010 Cumartesi

Boards Of Canada - Dayvan Cowboy


IDM. Açılımından nefret etsem de kendimi bir türlü uzaklaştıramadığım,içime rahatsız edici bir mutluluk aşılayan müzik. Ve Boards Of Canada'da yıllardır sürekli yenilenen arşivimde en başta duran isim.

Dinledikçe zaman tabanlı düzlemden kurtulup,emin olamadığınız-adını bilmediğiniz bir 'yere' sizi sürüklüyorlar.

Eminim ki buraya Boards Of Canada hakkında daha onlarca yazı yazacağım.O yüzden bu sefer 'Dayvan Cowboy' parçasını sizinle paylaşıyorum. İlk resmi kliplerini çektikleri parça için söylenecek şey,çok acımasız.

Neden bahsettiğimi anlamanız için;

Boards Of Canada - Dayvan Cowboy

www.myspace.com/abeautifulplace

Ingvar

17 Şubat 2010 Çarşamba

Fleet Foxes


Seattle patentli olan ve bana göre Indie Folk,kendilerine göre ise 'Barok Harmonik Pop' müzik yapan Fleet Foxes.

Grubumuz; Robin Pecknold,Skyler Skjelset,Casey Wescott,Christian Wargo ve Josh Tillam'dan oluşuyor ve sürekli kafamda çocukluk arkadaşlarıymış gibi canlanıyor.

'06 yılında grubun kendi adıyla yayınladıkları ve '08 yılında da 'Sun Giant' ismi ile piyasaya sürdükleri iki adet EP bulunuyor.

Bu iki albümü ele aldığımızda toplam 11 şarkı bulunsa da,size bi' çırpıda 'She Got Dressed','Textbook Love','Drops In The River','Mykonos' ve 'Innocent Son' derim.Siz dinlersiniz ve ağzınız açık kalır.

Sun Giant Ep'i yayınladıktan bir kaç ay sonra yayınladıkları albüm ile müzik çevrelerinden olumlu kelimesinin dört katı daha pozitif yorumlar aldılar.

Bildiğim kadarıyla listelerde de hayli üst sıraları zorladılar.Örnek vermek gerekirse; İngiltere (11),İtalya (51),Norveç (14).

Yaklaşık 7 aydır,oda duvarlarına çarptığından dolayı bir kardeşlik var Fleet Foxes ile aramızda,daha fazla yazma isteğimi bastırıp

www.myspace.com/fleetfoxes


Fleet Foxes - White Winter Hymnal

Ingvar.

8 Şubat 2010 Pazartesi

The Gaslamp Killer vs Erkin Koray



The Gaslamp Killer psychedelic'den dub-step ve hip-hop'a kadar çok çeşitli türlerden mix'ler hazırlayan Los Angeles kökenli bir dj.Çok sevilir sayılır,her daim bir yerlerde sahnededir.

Erkin Koray'ı anlatmama tabi ki gerek yok . =)

The Gaslamp Killer'ın 2007 çıkışlı ''Teasers'' albümünde ''Kobweps'' isimli parçada Erkin Koray'ın ''Yağmur'' parçasından sample alınmış.Gonja Sufi'de vokaliyle eşlik etmiş.

Ben ikisini de çok seviyorum.Sizde dinleyip kendi değerlendirmenizi yapın bakalım.


The Gaslamp Killer - Kobweps feat. Gonja Sufi

www.myspace.com/thegaslampkiller

Erkin Koray - Yağmur


www.myspace.com/erkinbaba

Charly Lie

7 Şubat 2010 Pazar

Saltillo

Eğer altkata yeni taşınan komşunuzun evinden sabah kadar yaylı sesleri ve elektronik davullar yükleniyorsa hemen sinirlenmeyin.Belki Saltillo,ilk albümü Ganglion'dan sonra yeni bir albümün çalışmalarındadır.

Ve bu emin olun ki güzel haberdir.

Saltillo'yla ilk olarak bir arkadaşımın last.fm hesabını kurcalarken karşılaştım,ikincisindeyse bizzat Saltillo'nun last.fm hesabını gezerkerken.O zamanlarda müzikal zevkimin tavanını aşındıracak derecede etkilemişti beni.

Elektronik müzik,trip-hop ve klasik müziğin ittifakı sonucu Saltillo bize müthiş bir müzik sundu.Eşi Sarah Matthews'inde vokalleriyle bu albümde yerini aldığını söylemek lazım.Albüm boyunca,Shakspare ve Edgar Allen Poe'dan satırlar duyabilirsiniz.Bu da başka bir boyut kazandırıyor işe.Albümdeki keman, çello, viyola, bateri, piyano, basları kendisi Çalmış Saltillo.Space'inden edindiğim ufak bir bilgiye göre de davul programlama gibi oldum olası sempati beslediğim bir yönü de var kendisinin.

Ganglion albümünde garip bir tempo var.Her noktada insanı melankolikleştiren enstrumanların yanında davullar tempoyu hep ayakta tutuyor.Üzgünsünüz ama asla pasif değilsiniz.12 şarkı başladığında sizde bir adamı evinin kapısından çıkarken hayal edip albümle eş tempoda bir senaryoya sokarsanız,ciddiye alınacak bir hikayeniz var demektir.Özellikle çıkış parçası olan ''F#m''de solo piyano eşliğinde müthiş bir bitiş hazırlamak sizin elinizde.

Saltillo'nun daha önce eşi Sarah Matthews ve Chandler Rentz'le birlikte ''Sunday Munich'' olarak iki albüm daha yayınladığını da söyleyerek yazıyı bitiriyorum.

Herkese iyi dinlemeler

www.myspace.com/saltillo

Saltillo - Necessary End

Charly Lie

6 Şubat 2010 Cumartesi

Clinic


Ada müziği güzel,Liverpool'unki de temel taşlarındandır diyerek sıradaki grubumza geçelim."Clinic"

İlk dikkat çeken özellikleri sahne alırken doktor maskesi takmaları sanırım.Ama bu önemsiz bi' ayrıntı diyorum ve grup elemanlarına geçiyorum.

Ade Blackburn (vokal,klavye)
Brian Campbell (bass,flüt,vokal)
Jonathan Hartley (gitar,klavye)
Carl Turney (davul,piyano,back vokal)

Radiohead'in göze çarpacak derecede çok desteklediği (resmi blogları air space'te hangi tarihte nerede konser verecekleri gibi) grup,97 yılında Radiohead'in ön grubu olarak konserlerde boy göstererek seyirci ve dinleyici karşısına çıkmaya başladı.Grubun eski ismi olan "Pure Morning"de bu sene içinde değiştirildi.

2000 yılında bir albüm yaptılar ki akıllara zarar,sesin doğal bir şey olmadığı konusunda 'gerçek' bir kanıya varmış grup "Internal Wrangler" albümünü kaydedip selam verdi bütün müzik alemine.

Diskografisini merak edenler için;

Internal Wrangler (2000)
Walking With Thee (2002)
Winchester Cathedral (2004)
Visitations (2006)
Do It! (2008)

Bunlar dışında da ulaşmak için büyük çabalar sonucunda yalnızca iki tanesine ulaşabildiğim 4 EP bulunuyor.

Solistlerinin sesindeki gizem,günün hangi saatinde olursanız olun size geceyi anımsatıyor.Kullandıkları çeşitli enstrümanlarla süslenmiş her parçada sanki aynı hikayeye farklı bakış açılarından yaklaşıyor düşüncesini oluşturuyor dinleyenin kafasında.Size ister küfür etsin,ister göklere çıkarsın boyun eğdirecek derecede de kabul ettiriyor kendini.

Büyük bi' kesim tarafından 'Garbage' olarak nitelendirilselerde,bunu zerre umursamayarak "Indie Rock" etiketini üstlerine yapıştırıyorum.Çünkü,dinlediğim her tınıda (her ne kadar Radiohead ve Blur'a çok benzetilselerde) çok farklı bi' etki bırakıyor.

Dinleyin,dinletin.

www.myspace.com/clinicvoot

Clinic - If You Could Read Your Mind

Ingvar


3 Şubat 2010 Çarşamba

Neutral Milk Hotel


Bir insan indie rock'la ilk olarak hangi grup vesilesiyle tanışırsa bu kalıcı olur? Bunun cevabını gönül rahatlığıyla ''Neutral Milk Hotel'' olarak verebilirim.Dağılışından yıllar sonra bir şekilde keşfettiğimde, nerede ne yapıyor bu adamlar diye sağa sola saldırmıştım.Daha sonraları folk müziğe olan ilgimi de hissedilir derecede bu gruba borçlu olduğumu da söyleyebilirim.

Grubun tarihine şöyle bir bakacak olursak:

Herşey 90'ların başında gitarist,şarkıcı ve söz yazarı Jeff Mangum etrafında şekillenmiş.Diğer üyeler davullarda Jeremy Barnes,klaksonda Scott Spillane ve banjo,bass gitar,synthesizer ve akordeonda Julian Koster olarak devam ediyor.Daha sonrada Robert Schneider,Laura Carter ve Elephant 6 Topluluğu'nun diğer üyeleri tarafından zaman zaman grubun kapısı çalınmış.

1994'te ilk olarak Mangum'un düet parçalarından oluşan kısa bir toplama olan ''Everything Is Ep''le ilk çıkışını yapıyor grup.İlk uzun çalar albümleri ''In Avery Island''ın çıkışından kısa süre sonra Schneider,Mangum kanalıyla gruba katılıyor.1998'de ''In the Aeroplane Over the Sea'' albümünü yayınladıklarında en bilinen ve takdir edilen işlerini de yayınlamış oluyorlardı.Albüm ticari bir başarı hedeflemiş olmamasına rağmen 200.000'den fazla satmış ve zamanının en iyi albümleri arasında gösterilmiştir.Büyüyen popülerizmine rağmen,1999'da Mangum'un turlar ve basına yönelik inancını yitirmesi,daha sonra da bir sinir rahatsızlığı geçirmesiyle grup dağılıyor.

Kısa süren yolculuklarında zamana çok daha büyük bir iz bıraktılar.Onlar sessizliğe büründükten yıllar sonra bile bir insanın müziğe bakışında ciddi izler ve etkiler bırakıp gelişiminin önünü açabiliyorlar.Jeremy Barnes bir gün ''A Hawk and A Hacksaw'' grubunun iki üyesinden biri olarak karşıma çıktı.

Babylon'da verdikleri konserde ciddi ciddi yanına gidip -Mangum abi nasıl oldu ? diye sorasım gelmişti.

İyi dinlemeler herkese.

www.myspace.com/neutralmilkmotel

Neutral Milk Hotel - Ghost (Live)

Charly Lie

2 Şubat 2010 Salı

The Wind-Up Bird


Chicago'dan Joseph Grimm.Nam-ı diğer The Wind-Up Bird.

Adını Haruki Murakami'nin aynı isimli kitabından almış Psychedelic,Elektroakustik sanatçısı.

Tek kişilik orkestra,besteci ve müziği bi' meditasyon aracı olarak kullanıyor,dinledikçe sizde bu gürültücü sakinliğin farkına varacaksınız.

'Mono No Aware','Gong','Bleeding Hertz' gibi kendi bestelerini yayınladığı albümlerin yanında, 'The One AM Radio','Lucky Dragons' gibi isimlerinde bazı parçalarına yaptığı remixlerle arşivimdeki sabitliğini her zaman koruyacağını kafama vura vura anlatan Grimm, şu an hala çıkacağını söylediği 'Brain Cloud' albümü üzerinde çalışıyor,eğer yanımlıyorsam.

60 kuşak müziğinden etkilendiğini hiç gizlemiyor.Başta,'Alvin Lucier' olmak üzere, 'Terry Riley','Charlemagne Palestine' gibi besteciler,müzisyenin en çok ilham aldığı isimler arasında sayılabilir.

İsteyen bulabilir !

Emerson University,Mass Art ve Brown University'de prodüksiyon ve ses sanatları üzerine kendi deyimiyle yaşamak için part-time profesörlük yapıyor.Böyle bi' adamın öğrencisi olabilenleri kıskanıp 'Whips' albümüne dönüyorum.

Bu zamana dek dinlemiş olduğum en konsept albüm.Bütün şarkılar yap-boz parçaları gibi birbirine oturuyor.İçinden bir tane seçip dinlemek cehaletine sakın bulaşmayın diyorum.Tane tane,adım adım Grimm'i takip edin.

Grimm,dört senedir beraber olduğu kız arkadaşının ilişkiyi bitirirken söylediği cümleyi albümün merkezine koymuş.Türkçeye çevirecek olursak;

"Seni kötü hissettirdiğim için gerçekten çok üzgünüm,umarım şu an mutlu uyuyorsundur.Ben birlikte yaşadığımız her şeyi düşünüyordum.Neyse.Sadece şey diyecektim.
Bu canavara dönüştüğüm için üzgünüm. Seni çok seviyorum."

Telesekretere kız arkadaşının bıraktığı bu mesajı efektlendirerek canavar sesine dönüştürmüş.Zaman zaman merhamet,zaman zamanda anlayamadığımız için nefret ettiğimiz birini yaratmış.

Zaten albümün parça isimlerinden de bunun çıkarımını yapmak kolaylaşıyor.

Şöyle ki;

1. Sorry
2. That I've
3. Become
4. This
5. Monster
6. I Love
7. You
8. A Lot

Albüm iki bölümden oluşuyor diyebilirim sanırım.'Sorry that i've become this monster' bölümü yıkımı,'I love you a lot' kısmı ise kabullenme ve normale dönme sürecini anlatıyor.
Yani 8 parça içinde yaşam döngüsünün tersten işlediğini düşünün.Albüm başlıyor ölüyorsunuz,biterken diriliyorsunuz.Bu tip oksimoronları albümü dinledikçe yaratmak mümkün.Çünkü,The Wind-Up Bird bu zamana kadar dinleyip de beni ters köşeye yatırmış nadir sanatçılardan.

Tebrik ediyorum ve dinlerken dikkatli olmanızı istiyorum.

www.myspace.com/thewindupbird

Joseph Grimm and Lauren Holt - Sound Sculpture

Ingvar

1 Şubat 2010 Pazartesi

Geldiniz,Gördünüz,Yenemediniz. Ama olsun !


Zamanında (biz daha ortalarda yokken) kıymetleri bilinemese de bu ülkede bir şeyleri değiştirmeye çalışan insanlar yaşadı.

1 Şubat '99 tarihi de bu insanlardan birini kaybettiğimiz gün olarak kazındı takvimlere.

Aradan geçen 10 yıl içerisinde çığ gibi küçülen bir kalabalık hatırlıyor bugünü yalnızca (!)


Bahadır Akkuzu'yu bile doğru düzgün uğurlayamamak, yaptıklarıyla alakalı değil,aksine bu toplumun acizliğindendir.



Her sabah tekrar ve tekrar dinlediğimiz parça ile yazıyı sonlandırmak istiyoruz.

Biz sizi her sabah hatırlayacağız yapmak istedikleriniz için.

Barış Manço & Kaygısızlar - Trip

B52

Dadafon


Soğuk ülkelerden başladık öyle devam edelim.Norveçli bir grupla tanıştırayım sizi.

Jazz ve rock müziğin sentez olarak kıvamını tam tadında tutturmuştur Dadafon.Kadrosu;solo albümleri de leziz olan solist Kristin Asbjørnsen başta olmak üzere, Jostein Ansnes (Gitar,Vokal) , øyvind Engen (Cello,Vokal), Eirik øien (Bass Gitar ) ve Martin Langlie (Davul).

Diskografiye göz atacak olursak; 'Coloured Moods' adıyla kurulan grup aynı isimle bir de debut albüm çıkartmıştır.Daha sonra 'And I Can't Stand Still','Visitor','Lost Love Chords','Harbour' albümlerini yayınladılar.

Grupla, Charles Bukowski'nin kitabından uyarlanan 'Factotum' filmi ile tanıştım.Şöyle ki,filmin etkisinden kurtulup soundtracklerini merak edince karşıma Bukowski şiirlerinden bestelenmiş başyapıtlar çıktı,bende o vakitten sonra 'Dadafon'u takibe aldım.

Siz daha ne olduğunu anlamadan 'Slow Day' ile kendinizden geçmiş,bir sigara yakmış oluyorsunuz.Kaslarınız gevşiyor,koltuğunuza daha bir sıkı sarılıyorsunuz.

Ya da 'The Garden' ile yerden gökyüzüne doğru bir balonla çıkıyorsunuz yavaşça ve koltuğunuzu bırakıyorsunuz.

'I Wish To Weep' kulağınıza damladığında, kendinizi İngiltere'de ucubelerle dolu bir barda içkinizi yudumlarken buluyorsunuz ve yan masanızda hep Charles abimiz oturuyor.

E kolay değil,hayal gücünü bu denli canlı tutmak.Dinleyiciyi kendine bu kadar bağlamak.

Kristin Asbjørnsen'in merakla beklediğim 'The Night Shines Like The Day' albümünün ilk single ı 'Snowflakes' ile yazıyı sonlandıralım.

Her zaman dinlememeniz dileklerimle

www.myspace.com/kristinasbjornsen


Kristin Asbjørnsen - Snowflakes

Ingvar

The Gentleman Losers


Finlandiyalı grup The Gentleman Losers.

Dünyaya bakan gözlerinizin önüne grimsi bir kahverengi veya sepya tonlarda bir filtre koymak gibi.İçinde bu kadar başarısız bir edebi tamlamayla açıklanamayacak kadar his barındıran bir müzik.

Yapılmak istenmeyen bir yolculukta yol almaktayken yahut girmek istemediğim bir yurt odasında mp3 çalarımı karıştırırken karşıma çıkarlarsa teğet geçmeye çalışıyorum,ama genelde kendimi ''Gold Dust Afternoon'' dinlerken buluyorum.Korkutan bir sakinlikte çalan elektro gitara eşlik eden harika syhntlar.

Arkadaşımdan aldığım mp3 dolu bir dvdyi deşerken ismi dolayısıyla ön sıralardan kulaklığıma transfer ettiğim grup yaklaşık 2,5 yıldır hiçbir şekilde kafamın içindeki devamlı dinlenenler arşivinin dışında kalmadı.

Şiddetle önermekle beraber küçük bir uyarıda bulunmalıyım:
Eğer bir nedenden dolayı gerçekten mutlu zamanlar yaşıyorsanız,grubun adını şimdilik bir post-it ile devamlı görebileceğiniz bir yere yapıştırın ve daha durgun bir zamanınızı kollayın.

Kendinize yazık etmeyin.Şimdiden iyi dinlemeler diliyorum.

www.myspace.com/thegentlemanlosers

The Gentleman Losers - Gold Dust Afternoon

Charly Lie